Asgari ücretin kaç lira olacağını herkes merak ediyor.
Meselenin iki tarafı var.
Önce çalışanlar tarafından olaya bakalım. Çalışan insan, bir ay çalışıp emeğinin karşılığı olan para ile ailesini insan gibi yaşatmayı hayal eder. Bu parayı ödeyecek işletmelerin çoğunluğu ise bugünkü ücretleri bile ödeyemediği için ya kredi kullanıp maaş ödüyor ya da çalışanlarına ücretsiz izin veriyor. Ya da en kötüsü konkordato ilan edip şirketini koruma altına almaya çalışıyor.
Binlerce işletme bütün kazanımlarını kaybettiği gibi etrafındaki birçok işletmeye de zarar veriyor.
Asgari ücretin belirlenmesinde işletmelerin durumu da mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Evet, asgari ücret ile çalışanların alım gücü düşmüştür. Evet, asgari ücretliler için 2018 yılı çok kayıplarla geçmiştir.
Peki, 2018 yılı işletmeler için çok mu iyi geçmiştir? Binlerce firma batmış, binlerce firma üretime ara vermiş, binlerce firma konkordato ilan etmiştir. Binlerce firma da batma riskiyle karşı karşıyadır.
Peki, iki taraf içinde bu kadar sıkıntılı geçen bir yıldan sonra asgari ücret nasıl belirlenir?
Bu gerçekten de verilmesi zor bir karar. Asgari ücretin işverenlerin yükünü artıracak olması ya kayıt dışını artıracak ya da firmalar işçi çıkarmaya devam edecektir. Ya da daha kötüsü işyerlerinin kapanması çoğalacaktır.
Asgari ücreti belirleyenler, zor durumda olan KOBİ’lerin istihtam yükünün büyük çoğunluğunu karşıladığını göz önünde bulundurmalılar.
Bu karar alınırken KOBİ’leri tabiri caizse altın yumurlayan tavuğa benzetip altınları hemen alalım diye düşünülüp tavuk gibi kesilmemelidir.
Tabiri caizse bu tavuklar yumurtlamaya devam etsin diye mutlaka takviye ve destek verilmelidir. Aksi halde işletmeler zor durumda kalacak daha çok tezgah dağılacaktır. Dağılan her tezgah hem milli servetin kaybıdır hem de işsizliğin artmasına sebebiyet verecektir.
Onun için bu asgari ücreti belirleyenler asgari ücretlilerin halini bilen ve asgari ücreti ödeyen işletmelerin halinden anlayabilen birileri olmalıdır.
Öyle insanlar var ki bu konuda akıl almaz ahkamlar kesiyorlar. Yanında versen bir kişi çalıştıramaz ama konuşurken mangalda kül bırakmıyor.
Bazı partiler ise yanlarında çalıştırdıkları elemanlara asgari ücret ve SGK’yı bile çok görürken hesap kitap paylaşıp asgari ücret ile bir aile nasıl yaşar diye hesap sormaya kalkıyor.
Evet, asgari ücret dediğimiz durum çalıştırdığınız bir insana en az bu kadar para ve sosyal güvencesini sağlamak zorundasınız durumudur.
İsteyen çalışanına istediği kadar ücret ödeyebilir bunda bir sınır yoktur. Özellikle bir meslek dalında çalışanlar ise bu ücreti artırmak isterse artırabileceğini zaten biliyor. Yani bu bir nevi bir bana bir sana olayıdır.
İşçi de işveren de hep bana dememelidir. Ülkemizin durumu ortadadır.
Bu anlatmaya çalıştığım durumu yaşadığım bir olayla pekiştireyim.
Bir arkadaşımız asgari ücretin azlığından bahseder sürekli eleştirirdi. Biz de ona sen işyeri açınca fazla verirsin deyip, geçiştiriyorduk.
Sonra bu arkadaş bir lokanta açtı ve elemanların çoğuna asgari ücreti bile ödemedi. Ona bunun nedenini sorduğumda, “Kazanamıyoruz ki nasıl verelim?” olmuştu. Ve bir süre sonra işletmeyi devretmek zorunda kaldı.
Evet, ülkemizin durumu ortada, bir asgari ücretlinin işverene maliyeti yaklaşık üçbin lira. Şuan yanında bir eleman çalıştıran işletmelerimizin yarısından fazlası ay sonu kenarına üç bin lira koyamıyordur. Dolayısı ile bu karar öyle tek taraf düşünülerek verilebilecek bir karar değildir.
Bu karar iki tarafça düşünülerek verilecek bir karardır.